
ŞİİR KAZASI
- Nihansu Serter
- 29 Haz
- 2 dakikada okunur
Bir şiir kazasında çarpıştık seninle —
Ben kalbimi kelimelere söktüm,
sen gözlerinle içime sessiz bir kıyamet haritası çizdin.
Tenimin altına gömülen o ilk harf,
suskunluğundu.
Ve hâlâ kanıyor,
sanki her gece yeniden doğuyor acıdan.
Sen,
çağlar öncesinden sürgün bir düş gibi çıktın karşıma.
Tanıyamadım seni.
Çünkü yaraların,
hiç kimsenin hayal edemeyeceği acılardan doğmuştu —
yüzüne dokunmak bile
tarihsiz bir trajediyi uyandırıyordu.
Zihnin büyümüştü.
Ama ruhun hâlâ
beşiğin korkuluğuna tutunuyordu.
Anne karnı kadar karanlık,
bir mezar kadar ıssız.
Sustuğunda, dünya eksiliyordu.
Acıyı ezbere okuyordun —
ama huzuru,
heceleri yarım kalmış bir ninni gibi
dilin bile hatırlayamıyordu.
Seni okudukça,
dilime kan bulaşıyor.
İçimde terk edilmiş bir çocuk
duvarlara adımı kazıyor.
Sen bir şiir değildin —
kendine bile yazmaya cesaret edemediğin
bir ağıttın.
Ben seni değil,
içinde büzüşüp kalan o çocuğu sevdim:
adını bile unutmuş,
gülüşe suçluluk giydiren,
sevmeyi ağlamayla karıştıran
ve şefkate ceza kesen o sessizliği.
Kanatların vardı.
Her tüyünde bir harf,
her harfinde bir hayat,
her hayatında bir harabe taşıyordun.
“abc” değil,
acıdan örülmüş bir alfabe öğretmiştin bana.
Çünkü sen,
gökkuşağının sekizinci rengiydin —
sadece kırılanların görebildiği bir ışık kırılmasıydın.
Seni gördüğümde
keder bile acıdı içimde.
Gözlerin…
O simsiyah gözlerinde
yıldızların bile utançla örttüğü düş kırıklığı vardı.
O gözlere bakmak,
bir galaksiyi içime yutmak gibiydi.
Ve ben,
boğulmayı göze alarak yüzdüm sana.
Tutulmak istedim —
ama sen,
ellerimizi birbirine haram kılan bir zamandın.
Bir çakmakta buluştuk.
Alevinde
gölgelere kızıl öpüşler bıraktık.
Senin dudaklarınla
antik tanrıların bile kıskanacağı bir şehvetle
dokundum ölümlülüğüme.
Bedenime bir sonsuzluk işareti çizdim.
Ve ömrüm,
sana adanmış bir adak oldu artık.
Kokun,
ormanla denizin yasak aşkıydı.
İçime çektiğimde
sadece sana değil,
kendi varoluşuma da inandım.
Sarhoş olmadım.
Aksine,
ruhuma aydınlandım.
Göğsündeki haritayı ezberlemek istedim.
Çünkü orasıydı —
benim varacağım tek ülke.
“Kurtar beni,” dedim.
“Çek çıkar beni bu bataklık cehennemden.”
Çünkü sen,
kayıp rüyalarımın efsanevi kahramanıydın.
Yapabilirdin.
Bir yıldız gibi içime düşüp
karanlığımı aydınlatabilirdin.
Ama korktun.
Ateşten, aşktan,
şiirli şehirlerden korktun.
Ve bir akrep gibi
yalnızlığına zehir kusarak kayboldun.
Ben hâlâ sana şiir yazarken,
sen şiirleri sakat bırakıp
korkaklığın içinde saklanıyordun.
Sıcaklığım ulaşamadı
buzullarla ördüğün evrene.
Ve şimdi —
bir başka şiir kazasında
çarpışarak ölüyoruz ikimiz.
Bu kez
daha da sessiz,
daha da çaresiz,
daha şiir gibi.
Ve biraz daha…
ölüm gibi.
— Nihansu Serter
Comentários