top of page
IMG_5299.jpeg
IMG_5299.jpeg

NİHANSU
SERTER

Benim için yazmak; yalnızca bir anlatım biçimi değil,
bir tür kazı çalışması.
Bir içsel otopsi.
Ruhumun elleriyle kendimi açtığım,
kanattığım, sonra kabuk bağlattığım bir eylem.

Bazen yazmak, kelime kurmak değil benim için.
Yazmak; bağırmadan çığlık atmak.
Yazmak; suskunluğu dile çevirmek.
Yazmak; içimin içindeki o başka beni ortaya çıkarmak.

Image by Quinton Coetzee

BEN KENDİ KIRIKLARIYLA YAZI YAPAN KADINIM

Beni anlatmak, bir romanın ilk cümlesinde bile mümkün olmazdı.

Ben kırık bir aynanın önünde doğdum. O aynaya bakmak, parçalanma riskini göze almaktır. Ama ben… her parçamla baktım.

Ve o aynadan gördüğüm her şeyi yazıya döktüm.

 

Benim için yazmak, yalnızca kelimeleri yan yana getirmek değil.

Ben sustukça yazanlardanım.

Çünkü içimdeki o suskun ben en çok yazarken bağırıyor.

Ve her satır; içimin bir izdüşümü, içimin bir yankısı.

 

“İnadım Kendime” dedim — çünkü dışarıya değil, en çok kendime direndim.

“Raylar Kavuşmaz” dedim — çünkü en büyük yalnızlığı, yan yana olup hiç birleşememekte yaşadım.

Benim için aşk da, bekleyiş de, terk ediliş de; hep içe yazılan kavramlardı.

Benim yazdıklarımda kadınlar, terk edildikleri için ağlamazlar.

Onlar, unutuldukları yerde kendilerini yeniden doğururlar.

 

Benim iç dünyamda,

boş vagonlu trenler geçer — ama düşlerle doludur içleri.

Raylar vardır — yan yanadır ama kavuşamaz.

Göz göze gelinmeyen hayaletler vardır — ama hep izler seni.

Yazdığım her şiir, o hayaletle göz göze gelme cesaretidir.

 

Ben, kelimelerin içine sığdırdım yaslarımı.

“Bir Fincan Ağıt” yazdım, çünkü kahve kokusunda bile ölümle yaşamı yan yana duyumsadım.

“Büyülü Mola” dedim, çünkü gerçeklerden kaçamadım, ama gerçekleri büyüyle yumuşattım.

Benim öykülerimde, çocuklar bazen büyüklerin hayal kırıklıklarını taşır.

Aşklar, beklenmedik yerlerde soluklanır.

İlişkiler, bir aynaya dönüşür ve o aynada herkes kendi karanlığıyla yüzleşir.

 

Yazmakta olduğum romanımın her karakteri, kendi içsel uçurumunda yürür.

Giray gibi bir adam, kendi aynasında kırılır.

Asude, kendi annesinin izinde kaybolurken kendi sesini bulur.

Sinem; bir aşkın değil, kendini gerçekleştirememenin yasını taşır.

Ve ben… hepsinin gölgesinde, onları yazarken kendimi anlatırım.

 

Çünkü ben hep “orada olmayan”larla konuştum.

Ölmüş kardeşlerle, gidilmiş sevgililerle, asla doğmamış bebeklerle…

İçimdeki her boşluğu, bir hikâyeye dönüştürdüm.

Yazmak, bir tedavi değil — benim için bir teşhis.

Her kelime, içimde yıllardır susturulmuş bir sarsıntının adı.

 

Ben kendimi yazdım.

Ama her yazdığımda bir başkası da kendi hikâyesini buldu bende.

Çünkü benliğimi sergiye çıkardım yazarak. 

Ve o sergide, birileri kendi sergilenişini de gördü. 

Evet, acılar evrenseldir, ama herkesin parmağına batışı özeldir.

 

Ben;

Aynaya bakarken yüzü parçalanmış kadınım.

Raylara bakarken hiç gelmeyecek treni bekleyenim.

Gölgesini yazıya döken, yasını fısıltıyla işleyenim.

Yazarken kendini yıkan, ama yine de yazıyla kendini taşıyan kadınım.

 

Ve hâlâ yazıyorum…

Çünkü başka türlü soluklanamıyorum.

 

 

Kareli Deftere Yazmak

Virginia Woolf

"Bir yazarın ruhundaki her sır, hayatındaki her deneyim, zihninin her niteliği, eserlerinde büyük ölçüde yazılıdır."

İLETIŞIM

  • Instagram

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

yazarak
bottom of page